0 0
Okuma Süresi:1 Dk., 57 Sn.


KIBRIS
Herhalde Türkiye’de en çok Kıbrıs tanınıyordur.
Çünkü Kıbrıs her daim tartışma konusu olmuştur.
Avrupalıların bizi işgalci gördüğü bu stratejik topraklar, hiç kuşkusuz çok önemli bir noktada bulunuyor.
Akdeniz havzasının en büyük üçüncü adası olan Kıbrıs Cumhuriyetini, Türkiye’den başka hiç ülke tanımıyor.
Mersin’in Silifke İlçesinin, Taşucu limanından bindiğim feribotun rotası Girne olacaktı.
Hızlı olmayan bu feribotla en az 8 saat yolculuk söz konusuydu.
Tesadüf etti, Güzelyurt (Kıbrıs) üniversitesinden bir öğretim görevlisiyle tanıştım.
Bana, gidinceye kadar öteki Kıbrıs’ı tüm detaylarıyla anlattı.
Aslen Kıbrıslı olan bu arkadaşımızdan, aslında Türkiye’yi sevmedikleri, ada’da mutlu olmadıkları, güney tarafıyla birlikte olmak istedikleri gibisinden bilgileri duyunca hayret ettim.
Böyle düşünmelerinin sebebi, Türkiye’nin onlara, daha çok stratejik öneminden dolayı sahip çıktığı izlenimini edinmiş olmalarındandı.
Türklerin Kıbrıslıları kullandığını ve kendilerini sürekli gölgede görüp bir türlü ortaya çıkamadıklarını anlattı.
Girne’den Lefkoşa’ya giderken arabalar üstümüze geliyordu, herkes ters yola girmiş, hep yanlış sollamalar yapıyordu.
Tabi trafiğin halen daha İngilizlerden kalma soldan aktığını öğrenince biraz rahatlamıştım.
Şehirler oldukça küçük. En çok Magosayı beğenmiştim.
Çünkü burada tarihi kale ve tarihi mekânlar vardı.
Yine Kıbrıs’ta Peygamberimizin halası olan Hala Sultan kabri ve türbesi de var.
Şehirlerin bakımsız olduğu her halinden belli oluyordu.
Resmi dairelerde mümkün olduğunca fazla memur çalıştırılıyor ve bedavadan geçiniyorlardı.
Ekonomik olarak gelirleri kendilerine yetmediği için Türkiye’ye bağımlılar (bütçelerinin %34’ü Türkiye tarafından sübvanse ediliyor, hem hibe tarafından).
Çok sayıda otele sahip olan ada’nın plajları da çok büyük ve çok güzeller.
Tabi maalesef bu otellerde bolca kumar da oynandığını yazmaya gerek yok.
Türk kahvesi kültürü oldukça yaygın.
Bunun nedeninin, yoğun olan sıcaklarla ancak Türk kahvesiyle dengelediklerini öğrendim.
Temmuz ayında gittiğim Kıbrıs, sabahın 6’sından itibaren dayanılmaz bir sıcaklığa sahipti.
Birkaç gün durdum ama beni oldukça fazla zorlamıştı.
Din anlayışının oldukça zayıf olduğu gözden kaçmıyordu.
En büyük eksiklikleri temiz su.
O kadar yoksunlar ki, kaldığım otelde duş almaya niyetlendiğimde, çise kadar ince akan bir incecik duş çeşmesiyle karşılaştım. Su’yu, mümkün olduğunca tasarruflu kullanıyorlar.
Binlerce askerin yanı sıra bir o kadar da öğrencimiz halen daha Kıbrıs topraklarında görev yapıyorlar.
Kıbrıs, insanlığın varlığından bu yana hep gündemde olmuş ve hep işgale uğramış.
Antik Mısır, Hititliler, Fenikeliler, Asurlular, Romalılar, Osmanlılar ve daha niceleri.
Fakat Osmanlının burayı fethetmesinden dünya rahat etmiştir zira bu ada o zamanlarda korsanların barınağı halindeymiş.
Kanunsuzların ve kaçak korsanların fütursuzluğuna son verdirerek, bir nevi insanlığa iyilik yapmış.

Bir cevap yazın