0 0
Okuma Süresi:2 Dk., 0 Sn.


Berlin’de bindiğim trenin son durağı, Rotterdam şehri olacaktı.
Avrupa steplerinde uzunca süren yolculuğum oldukça keyifliydi.
Akşamüzeri vardığım bu tarihi kent’te ilk işim otel bulmak oldu.
Eski fakat son derece temiz ve bakımlı olan ahşap otelde huzur içerisinde uyumuştum.
Ertesi günü sokaklarını dolaşmaya başladım.
Tarihi Rotterdam şehri oldukça renkli etnik gruplar barındırıyordu.
Edindiğim intiba (azıcık abartarak) 4/1 Türk, 4/1 Çinli, 4/1 Zenci ve 4/1 Hollandalıydı diyebilirim.
İşyerleri, çalışanlar sürekli hareket halindeydi.
Rotterdam limanına gittim. Buranın birçok özelliği olduğunu öğrendiğimde oldukça hayret ettim doğrusu. Avrupa’nın en geniş limanı unvanına sahipler. 1962’den 2004’e kadar, dünyanın en işlek limanı burası olmuş. Bu tarihten sonra önce Şanghay, ardından da Singapur limanı liderliği ele geçirmiş. Şimdilerde ise yine tüm dünyanın en işlek limanı olarak 10’cu sırada yerini koruyor.
Tarihi gemi barınağının da durduğu bu limanın derinliği 23 metre (ki bu çok büyük bir rakamdır!).
Şehri dolaşırken bolca suni göl ilgimi çekti. Ve tabi altında da yüzen çok sayıda ördekler…
Eski yapılarına dokunmamışlar, tam tersine onları korumuşlar ve içlerinde ikamet etmeye devam ediyorlar. Evler rengârenkti ve bu Rotterdam caddelerine ayrı bir hava veriyordu.
Diğer gelişmiş Avrupa ülkeleri gibi Hollanda’da, asli unsurlar pis, kirli, ağır, yorucu işlerde yoklar.
Bu tür netameli işlerde dışarıdan gelen gurbetçiler çalışmaya devam ediyorlar.
Onlar daha çok masa başlarında katma değeri yüksek olan işlere kafa yoruyorlar.
Dümdüz ve bir o kadarda yemyeşil olan Hollanda’da orman yok denecek kadar az.
Çiçekçilik, çiçek tohumculuğu ve birçok sebze ve meyve tohumculuğunda dünya liderleri arasına yerleşmiş.
Bizden götürdükleri lale’yi tüm dünyaya pazarlıyorlar (biz dâhi onlardan satın alıyoruz).
Her yerde bolca yel değirmenleri var (ki bu da onların sembolüdür zaten).
Çok hoş duran bu değirmenlerden başka ilgimi bir şey daha çekti, deniz kıyılarında sel setleri yapmışlar. Uzun mesafelere sahip olan bu setleri, kuzey denizinden gelen su dalgalarına karşı yapmışlar. Bu başarılı toplum deniz seviyesinin altında olan topraklarında da sel baskınlarına maruz kalmıyorlar. Çünkü bunu bu tür setlerle halletmişler (bizde niçin sel oluyor o zaman?!)
Zirai ürünlerin yanı sıra hayvancılık da çok yaygın (gelirlerinin üçte ikisi hayvancılıktan elde ediliyormuş).
15 milyonluk Hollanda ülkesinde endüstrinin payı %40 (sadece gemi tersanesi sayısı 300 adetmiş).
Uyuşturucu satışının serbest olduğu bu ülke’de dinî inancı %40 Katolik, %36 Protestanlıktır.
Ne var ki bunun yanı sıra da %23 dinsiz (ateist) bir toplumun da sahibidir.
En yüksek tepesinin 300 metreyi geçmediği bu düzlük ülke’de yazlar çok sıcak, kışlar da ılık geçiyor.

 

Bir cevap yazın