0 0
Okuma Süresi:1 Dk., 45 Sn.

Dile kolay, kocaman bir yıldır görüşmemişlerdi. Topraklarını koklamamışlar, yağmurunda ıslanmamışlar, denizin üzerinde güneşin batışını izlememişlerdi. Yöresel yemekleri burunlarında tütüyordu, derelerin şırıltı hayalleriyle uykuya dalıyorlardı. Çocuklar, güneş eşliğinde uçsuz bucaksız yeşilliklerde koşmayı bekliyordu. Bütün yıl boyunca sılaya gidilecek günler umutla, sevgiyle ve hasretle beklendi. Önce okulların tatil olması, ardından Ramazan bayram izni ve en nihayet de fındık hasat zamanını bekleyen Karadeniz insanı akın akın şehirlerimize gelmeye başladılar. Büyük bir sevinç ve özlemle herkes birbirine sarıldı. Küs ayrıldıkları insanlar bile kucaklandı. Yeni doğmuş torununu gören dedeler ve nineler daha bir mutlu oldu. Büyük bir itinamla seçilen hediyeler sahiplerine verildi. Büyüklerin elleri öpüldü, onların hatırları soruldu. İhtiyaçları giderildi, güle oynaya bağında bahçesinde çalışıldı. Akrabalar ziyaret edildi, piknikler tertiplendi. Tatildi, bayramdı, fındıktı derken, sayılı günler hızla tükendi. Son birkaç gün kaldığında ise, yüreklere ince bir kasvet çökmeye başladı. Zaman daraldıkça katmerleşti sızılar. Daha gitmeden özlem galebe çaldı. Keşke, keşke gitmeselerdi de, doğup büyüdüğü yerlerde kalabilselerdi. Ne olsaydı da bir parça ekmeği bölüşmeye devam edebilselerdi. Heyhat, sadece boğazları yoktu görülecek. Çocuklar vardı okuyacak, iş sahibi olacak, evlenecek… Bir lokma ve bir hırka günleri biteli uzunca zaman olmuştu. Çok çalışmak ve mümkün olduğunca fazla para biriktirmek gerekiyordu. Bu da ne yazıktır ki ancak İstanbul’da, Ankara’da, Almanya’da ve daha nice uzak ellerde olabilirdi. Çok çile çekiliyordu belki ama başka da çareleri yoktu. “Doyduğu” yer, “Doğduğu” yer’e hep galip gelirdi. Dönüş günü mukadder oldu. Son gecenin son saatleri nemli gözler eşliğinde bitirildi. Derken kimi kendi aracına, kimi otobüs terminaline ve kimi de havaalanlarına yürüdüler. Ayrılma noktasına hep beraber gidildi. Ayaklar çekmiyordu da adeta sürükleniyordu. Gurbet bu, kolay mı öyle hemen gidebilmek… Yolculuk edilecek vasıtalara binen şehrimin insanları son bir kez daha sarıldılar sevdiklerine. Sıkıca, hiç bırakmak istemezcesine, yaşlı gözleri birbirlerinden kaçırırcasına… Hareket eden araçların camından son bir kez daha bakıldı. Eller bir daha kalkmamak üzere son kez sallandı. Uğurlandılar ve katar olup yittiler bu şehirden. Biz Ünyeliler, Ordulular ve daha nice Karadeniz şehirlerinde bekleyenler, siz gurbetçilerimizi şimdiden özlemeye başladık. Hiç kuşkunuz olmasın, geldiğinizde karşıladığımız günkü heyecanımız kadar yolunuzu bekliyoruz. Arayı soğutmadan, kendinizi fazla özletmeden en kısa zamanda yine gelin olur mu? Biz sizi çok seviyoruz…

Bir cevap yazın