0 0
Okuma Süresi:2 Dk., 19 Sn.

En hoş olmayan söz nedir diye sorulsa herhalde “TASARRUF” kelimesidir deriz.

Çünkü özgürlüğümüzü kısıtlar. Arzularımızı durdurur. Tasarruf edilmesi gereken konulara ilgi gösterilmesi icap eder. Bunun için ayrıca dikkatli olunmak zorunda kalınır.

Hele de bu kamuya aitse tasarrufun hiçbir önemi kalmaz.

Bana ne’dir.

Nasılsa dolaylı olarak cebimden çıksa bile direk cebimden çıkmayan bir şey için neden özen göstereyim’dir.

Oysa tasarrufun çok temel dayanakları ve ahlaki kuralları vardır.

Tamamına yakın Müslüman olan toplumumuzun inandığı İslam dininde “Deniz kıyısında abdest alıyor olsanız bile israf etmeyiniz” emri vardır.

Toplum gözünde ise ahlaki menfi eleştirileri vardır.

Tasarruflu olmayan ve israf edenlere insanımız hoş bakmamıştır.

Ama bu gün gidin okulların lavabolarına bir yığın bozuk çeşme bulacaksınız.

Cami şadırvanlarında boşa akan sular göreceksiniz.

Allahın bize bahşettiği cevizdere ve cüri deresi var, onların suyu boşa aksa ne olur diyenlerimiz olabilir.

Bende o zaman; “Belediye o sular evinize caminize ve okulunuza akabilsin diye her ay 100 milyarın üzerinde elektrik parası ödüyor” derim.

Üstelik işçi memur vs. masrafları hariç derim.

Barajlarımızın ürettiği elektrik bize yetsin diye tasarruflu ampul kampanyaları ardı ardına gelirken halen daha kamu binalarında, okullarda ve özellikle camilerimizde eski ampuller yanmaya devam etmektedir.

Okullara yardımlar yapılırken, camilere bağış toplanırken herhalde tasarruflu ampul ve çeşme paraları da bulunabilecektir.

İlçe Müftüsü ve Milli eğitim müdürü bu konuya alaka gösterebilirse çok muazzam faydalar açığa çıkacaktır.

Kendi evimizde bir kilo kömürü daha az yakmaya çaba gösteririz.

Oysa ortak alanlarda ve kamu kuruluşlarında daire içinde fazla sıcak olunca peteği kapatmak yerine camı açan bir anlayışa sahip olduk.

İsim vermeyeceğim ama bir daire var ki sürekli elektrikli sobalar yanıyor.

Gece kalınan bazı nöbet yerlerinde çaylar elektrikli sobalarla demleniyor.

Kendi arabamız çalışırken bir dakikadan fazla bekleyeceksek hemen kontak kapatırız.

Ama söz konusu kamu malı olunca iş değişiyor.

Bir yerde beklerken üşümeyelim diye resmi, özellikle de makam araçları saatlerce çalışır vaziyette bekler.

Kamuya ait idari odalarda elektrikli klimalar var.

Görevlinin işi çıkıyor ve bir saatliğine de olsa bir süre ayrılıyor.

Ama bir tuşla kapanacak klimayı kapatmaz, dönülünceye kadar kendi kendine ısıtmaya-soğutmaya devam eder.

Kamusal alanlarda da savurganlıklarımız hastalık derecesinde önümüzde duruyor.

Aydınlatma şehir için çok gereklidir. Ancak öyle sokaklar ve öyle atıl yerler var ki, o bölgelerde saat 21.00 den sonra in cin bile bulunmuyor.

İşte bu tür yerlerin itinayla tespit edilip boşu boşuna yanan lambaların söndürülmesi gerekmektedir.

Yolsuzluk yapmak için illa birilerinden rüşvet, haraç, ihalede fesatlık, kayırma yapmaya gerek yoktur.

Bu tür savurganlıklar ve vurdumduymazlıklar da hırsızlığın dik alasıdır.

Burada boşa yanan her elektrik kilovatı, Muş/Varto da duran garip çiftçinin cebinden çalınan paradır.

Hırsızlık için birinin evini soymanıza gerek yoktur.

Lüzumsuz ise yanan ışığı söndürmemeye devam etmemiz dolaylı bir hırsızlıktır.

Esasen bu anlayış amirlerin emriyle, talimatıyla falan olacak şeyler de değil.

Bu bir Allah korkusu, Terbiye, Kültür, Görgü ve geldiğimiz yeri unutma meselesidir.

İşte o yüzden de ulusça iki yakamız bir araya gelememektedir.

Bir cevap yazın