At Dünyası

7 4
Okuma Süresi:3 Dk., 5 Sn.

Ulaşım teknolojileri son iki yüzyılda ortaya çıkmıştır. Oysa insanlık binlerce yıldır var olmuştur. Hiç kuşkusuz şimdi olduğu gibi yaşanılan çağlarda da ulaşım için hep bir araca ihtiyaç duyulmuştur. Bu sorun yaklaşık 5500 yıl önce yabani atlar evcilleştirilerek çözüme kavuşturulmuştu. İşte bu kadar zamandır atlarla beraberiz. Yük taşımacılığında, bir yerden bir yere yolculuklarda, posta dağıtımlarında, haber getirip götüren ulaklarda ve en önemlisi savaşlarda atların olmadığı hiçbir sahne yoktur. Çünkü atsız olması söz konusu değildir. Biz Türk’lerde at anlayışı, sevgisi, ata yaklaşımı kısaca At kültürü çok daha farklıdır. Diğer milletlerden bizi ayıran özelliklerden birisidir desek mübalağa etmiş olmayız. Çünkü atalarımız orta Asya’dan gelirken ehlileştirdikleri ve ustaca binip sürdükleri atlar sayesinde bugün bu topraklardayız. Milletimizin Ata bakışı ve yaklaşımı atasözlerine bile yansımış bizim için yaşam tarzı olmuştur. Bir çivi bir nalı, bir nal bir tırnağı, bir tırnak bir ayağı, bir ayak bir atı, bir at bir kumandanı, bir kumandan bir vatanı mahvedebilir. (Cengiz han)

Âlimleri bindiği atın ayağından üstümüze sıçrayan çamur, şerefimizdir. (Yavuz Sultan Selim)

At sahibine göre kişner

At ölür meydan kalır yiğit ölür şan kalır

Yumuşak atın çiftesi sert olur

At ölür itlere bayram olur

Deveye güzün, Eşeğe kışın, Ata yazın, Avrada da gezinde gezin…

Daha fazla atasözü olan atlarımızla ilgili birçok destanlar, Türküler, isyanlar yazılmış ve yaşanmıştır. At o kadar önemli hale gelmiştir ki olmazsa olmaz bir hayat tarzı olmuştur. At, Avrat, Silah biz Türklerin olmazsa olmaz üçlemesidir.

Günümüzde atlara artık iş görmekten çok hobi anlamında binilmektedir. Bunun yanı sıra profesyonel anlamda büyük yarış organizasyonları yapılmakta ve yerel olarak da uğruna festivaller panayırlar kurulmaktadır. Bölgemizde belediyemizin kurduğu binicilik tesislerinde At sevgisi depreşmiştir. Öyle ki at almak isteyenler bakamayacağı için bu hevesine kavuşamamıştır. Artık belediyenin tesislerinde çok küçük ücret karşılığında yıl boyu bakımı yapılmakta, barınma ve beslenmesi sağlanmakta ve canınızın istediği zamanlarda binmeye rahat bir hipodrom sağlanmaktadır. Ünyeliler bu avantajı kullanmayı bilmişler ve Atlarla hem hal olmaya başlamışlardır. Bölgemizde birçok belde de at yarışları, festivalleri, şenlikleri ve alınıp satılan panayırlar faaliyetlerini sürdürmektedir. Sakarlıda, Perşembe yaylasında, Fatsa da ve Ünye de her yıl belli zamanlarda bununla ilgili şölenler yapılmaktadır. Atların her yöreye ve her beklentiye göre tercih edileni ve edilmeyeni vardır. Öncelikle atlarda yürüyüş ve koşma şekillerine bakmalıyız. A-Süratli adi yürüyüş. Bu yürüyüşte üçayak sürekli yere basmaktadır. B-Tırıs koşma. Bacakların hareket sırası hep çaprazdır. İki ayağı sürekli yere aynı anda basar. C-Dörtnal koşma. Hep aynı art ayak ilk basar. İlk basma sesinden sonra üç hızlı basma sesi çıkartılır. D-Rahvan koşma. En rahat koşma stilidir. Buna bir nevi yürümenin hızlısı da diyebiliriz.  Birçok çeşidi olan atlardan sadece üç ırkı inceleyecek olursak bunlar; İngiliz atı, Arap atı ve Midilli atlarıdır. İngiliz atları büyük ve iddialı yarışlar için tercih edilmektedir. Daha çok dörtnal koşan bu atlar özellikle ulusal yarışlarda kullanılmaktadır. Arap atı dayanıklılığı nedeniyle daha çok uzun mesafelerde kullanılır. Midilli atları ise daha çok süs maksadıyla beslenmekte ve çocuklar için iyi bir binek aracı olmaktadır. Atlarla ilgili söylenecek o kadar çok söz var ki, ne bu dergi nede bir ansiklopedi buna yetmeyecektir. Fakat kesin olan şudur; At, Avrat, Silah…

Ata binmek arabaya binmek gibi bir şey değildir. Bindiğiniz At bir canlıdır. O canlıyla anlaşmak ve iletişim kurmak zorundasınız. Yanına yaklaştığınızda avucunuzda bir parça üzüm kurusunu ona ikram etmişseniz, elinizin ve dolayısıyla sizin kokunuzu artık hafızasına kazımıştır. Bindiğiniz zaman önce yelelerinden ve boynundan ona sevginizi gösterdiyseniz hiç merak etmeyin aynı karşılığı size koşarken ve sadakat anlarında size verecektir. Rüzgârın çıplak yüzünüze ahenkle çarptığını hissettikçe Atınızın nefes alış verişlerini daha bir duymaya başlayacaksınız. Binmeye başladıktan çok kısa bir süre sonra bedensel spor ve beyin olarak psikolojik terapilerinizin yapılarak tamir edildiğinizi hissetmeye başlayacaksınız. İşte o zaman dizginleri daha bir serbest bırakacak ve can yoldaşınıza özgürlük vereceksiniz. En nihayet mutlu bir şekilde mırıldanacaksınız. At Murattır…

 

 

 

Bir cevap yazın