0 0
Okuma Süresi:1 Dk., 43 Sn.

Hazır ligler bitmişken Ünyesporu konuşalım. 1957 de kurulan Ünyespor 52 yıldır profesyonel ikinci ligde sadece ikinci olabilme başarısını gösterebilmiştir. (1967 de kurulduğu halde Trabzonspor ve Sivassporun bugünkü 1. lig maceralarını hatırlamakta fayda var.) Bunun bir çok nedenleri var elbette. En fazla ekonomik nedenler öne sürülebilir. Aslında hiçte öyle değildir. Çünkü gerek belediye gerek kaymakamlık gerekse Ankara’daki siyasetçilerin özellikle İDRİS NAİM ŞAHİN bey’in Ünyespora yaptıkları yardımlar çok ciddi boyutlardadır. Ünye halkı da birçok kaynağını Ünyespora tahsis etmiştir. (Aslında halka da sorulmamıştır ya neyse!)  En başında Şişelemenin olduğu alan, Belediyenin oradaki park, yeni yapılan parkın bir kısmı otopark olarak geliri ve belediyenin en fakir zamanlarında limanın karşısında bulunan TMO dan satın alınan bina Ünyespora verildi. Araçlarına yakıt ihtiyacı belediye tarafından karşılanıyor. Geçmiş dönemlerde kaymakam ve belediye başkanı dükkan dükkan dolaşıp Ünyelilerden yardım topladıklarını unutmadık. Son olarak yıllardır uygulamada olan belediyeye yatırılan su paralarına ilaveten Ünyespora yardım kesintisi yapılmaktadır. Buna rağmen halen daha 1 trilyona yakın borcu olduğunu biliyoruz. İkinci olarak yönetimin ehil ellerde olmaması öne sürülebilir. Oysa her gelen yönetim ehil olduklarına inanıldığı için gelirler. Daha doğrusu Ünyespora sahip çıkın diye zorla getirilirler. Baktığınız zaman Ünyespora başkanlık ve yöneticilik yapmış bir çok arkadaşımız, ticari olarak sıkıntıya düşüp iflas dahi etmişlerdir. Şimdi bu arkadaşlarımızı ehil değiller diye suçlayabilir miyiz? Geldiğimiz noktada ise 3. ligde kıl payı kaldığımıza seviniyoruz.  Aslında sorunların ana nedenleri ekonomik ve iyi idare edilmeme değildir. Esas sorun kültürel bir meseledir. Anonslarla stada izleyici çekiyorsanız ve bir o kadarda ucuz bilet sağlıyorsanız, oyuncuların büyük bir kısmı transfer yoluyla geliyorsa o spor kulübü en fazla bu  kadar başarı yakalar. Oysa kulübün başarılı olabilmesi için, halk her maça koşarak, severek, isteyerek, biletin fiyatına bakmaksızın gelebilmelidir. Futbol oynamayı seven gençler, becerilerini kulübün en alt kademesinden başlatıp profesyonelliğe kadar yükselebilmelidir. Bu sayede fazla transfere gerek kalmamalıdır. İdare etmeye talip olanlar ise hava olsun diye kendini topluma kabul ettirebilme adına veya şeref tribününde maç izlemek için değil, bu göreve futbolu sevdikleri için talip olmalıdır.  O şehrin halkı futbolu ne kadar seviyorsa o kadar olur. İyi niyetli insanların kendisini, işini, parasını ve vaktini heba etmesine gerek yok ki!

Bir cevap yazın