0 0
Okuma Süresi:2 Dk., 47 Sn.

87. yılı kutlanan Cumhuriyet her zamanki gibi bu yılda başörtüsü tartışmalarına sahne oldu.

Genel kurmay, Cumhurbaşkanın davetine gitmek yerine alternatif resepsiyon düzenledi.

Abdullah Gül Türkiye Cumhuriyetinin Başkanı ve aynı zamanda tüm askerlerin de Başkomutanı.

Emir komuta zincirine göre itaatsizlik bile söz konusu.

Her zaman yaptığı gibi CHP de resepsiyonu boykot edenlerden.

Erzincan belediye başkanı eşi başörtülü olduğu için resepsiyona alınmadı.

Birçok örneği olan bu tür durumlar tüm Türkiye’de yaşandı.

Ama örneğin; Ekonomik kalkınma, maaşları ödeme,

Ülkeyi imar etme, ısınmaya, ışıtmaya enerji bulmak için eşi başörtülü siyasetçilere Ülkeyi idare ettirmek serbesttir.

Askeriyeye harcamaları için yüklüce, hatırı sayılır miktarlarda paralar akıtmak, bu paraların nereye harcandığını sormamak serbesttir.

Bunları sağlayan başbakanın eşinin başörtülü olması sorun değildir..

ABD Irak harekâtı yaparken tezkere olayı yaşanmıştı.

Zamanın genelkurmay başkanı bu tezkereye sivil irade karar vermeli demişti.

Yani başörtülüleri askeri kurumlara almıyorlar ama böyle püsküllü ve belalı işlerde

Sivil iradeye her zaman izin vardır.

Ordu evlerine ve kışlalara askerlik yapan birisinin yakını başörtülü giremez.

Ama ülkenin güvenliği için terör ve savaş durumlarında ölmek serbesttir.

Hem de 600.000 defa.

Başörtülü eşlere sahip siyasilerin her türlü sorumluluğa girmesi,

Ülkeyi daha ileri noktalara taşıması çok serbesttir.

Eğer başaramazlarsa seçim kaybetmeleri, diyet ödemeleri,

Askeri darbelere maruz kalmaları ve bazen de idam edilmeleri zinhar serbesttir.

Her ne kadar Belediye başkanları resepsiyona giremiyorlarsa bile, kamusal alanlarda bulunan helâların kesintisiz çalışmasını sağlamaları serbesttir.

Bu helâlarda yasağı savunucuların ve resepsiyonlara yasak koyanların,

def-i hacet marifetiyle meydana gelen organik kemreleri,

Belediye başkanlarının kanalizasyon ağlarıyla sağ ve salimen yok etmesi de serbesttir.

Yine aynı helâlarda pir-u pak olarak kalkılabilmesi için gerekli klorlu suları da belediye başkanları “Ferhat” gibi dağ bayır aşırarak hizmete sunması da serbesttir.

Yine her ne kadar belediye başkanlarının resepsiyona girmeleri yasaksa da bile yolları tozdan,

çamurdan ve izbelikten kurtarmasına, kamusal çöplerin toplanmasına kesinlikle yasak yoktur.

Savaş hallerinde örneğin NENE HATUN gibi başörtülülerin öküz arabalarıyla cephane taşımaları,

Öküz bulamazlarsa kendilerini koşmaları,

Erkekler savaştıkları ve öldükleri için tarlaya sabana gitmeleri,

Her türlü fedakârlığı yapıp yiyecek içecek bulmaları hiç kuşkunuz ve korkunuz olmasın ki serbesttir.

O gibi hallerde başörtüsü No Problemdir.

Kutlanan bayram kimin bayramı?

Peki, bu cumhuriyeti kim kurdu?

Şu an protesto edenler, boykot çekenler, kapı dışarı edenler mi kurdu?

Tamam. Kabul. Elbette bu ülkenin kuruluşunun harcında onların tartışılmaz katkısı var.

Peki ya Başörtülülerin?

Başörtüsünü savunanların?

Başörtüsü Allahın emri diyenlerin?

Bunlar bu Ülke kurulurken yoklar mıydı?

Savaş zamanlarında onlar çelik çomak mı oynuyorlardı?

Siz hiç kuruluş dönemlerindeki savaş resimlerinde başı açık bir kadın gördünüz mü?

Ve siz hiç kurtuluş savaşı kadınlarından GÖRDESLİ MAKBULE’Yİ röfle saçlı gördünüz mü?

Böyle durumlarda benim aklıma hemen sütçü imam olayı gelir.

Bilirsiniz, Fransızlar Maraş’ı işgal ettiği dönemlerde askerin biri kadının başörtüsüne el uzatmış ve çekip almıştır.

Sütçü imam da buna dayanamamış ve tek başına Fransızlara silah çekmiş,

Maraş’ın kurtuluş mücadelesini başlatmış ve en nihayetinde bunu başarmıştır da.

Cumhuriyetten sonra Sütçü İmam adıyla üniversite kuruldu.

Şimdi gidin o üniversiteye başörtülü giremezsiniz!

Acaba Sütçü İmamın kemikleri sızlıyor mudur?

Ve acaba bugün hayatta olsa hangi tarafı savunurdu?

Başörtüsünü mü?

Başörtüsü yasağını mı?

Yoksa Fransızları mı?

Rahmetli için zor bir tercih vesselam.

Kırk katır mı? Kırk satır mı?

Bu ülkede halkın %77 si başörtüsü yasağına karşı olduğu ortada.

Ne olacak peki?

Bu kadar insanı nereye götürelim? Nerede yaşatalım?

Acaba halk yüksek sesle;

YETER ARTIK!

ENGEL OLMAYIN!

SORUN ÇIKARTMAYIN!

Demedikleri için mi sürekli baskı görüyor?

Bu ülkeye, bu topraklara, bu güzel insanlara yazık… Çok yazık…

Bir cevap yazın